Yemek, hayatımızın en temel ihtiyaçlarından biri. Vücudumuzun ihtiyaçlarını karşılamak ve günlük zindeliğimizi sürdürmek için yemek yemek bir zorunluluktur çünkü vücut fonksiyonlarımızın devamlılığının sağlanması için gereken enerjiyi verir. Fakat günlük hayatın karmaşasının ve telaşının içinde yemek yemek bir ihtiyaç olmaktan çok duygusal bir bastırma haline dönebiliyor. Bunun sebebi, yaşam şartlarının zorlaşması, büyükşehirlerde yaşayan insanların bireyselleşmeyi daha fazla yaşaması, artan çalışma saatlerinin getirdiği yorgunluk ve mutsuzluk gibi etkenlerden kaynaklı olabilmektedir. Aynı zamanda yemeye verdiğimiz anlam ve yemekten alınan doyumun fiziksel ya da duygusal olma biçimi yeme şeklimizin belirleyicilerinden biri olabilir. 

Bu sebeple, insanların yeme davranışıyla ilgili bir sorunla karşılaşmasının mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. Bireyler bu sorunların çözümü olarak diyet, kısıtlama ve sürekli kalori takibini hayatları boyunca sürdürmektedir. Bu sürdürme hali herkes de olmasa bile bazı bireylerin yaşamlarında stresli, karmaşık ve huzursuz deneyimlere yol açabilir. Günümüzde, yeme davranışının kısıtlanması ve kontrol altına alınması sadece vücut ağırlığı, ideal vücut ağırlığından fazla olan bireylerde olmamakla birlikte ideal vücut ağırlığına sahip olan kişilerde de görülmektedir. 

Bununla birlikte, yeme alışkanlıklarının değişmesinde duyguların da bir etken olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin, üzgün olduğumuzda tatlı yeme ihtiyacımızın oluşması, öfkelendiğimizde ya da sıkıldığımızda bir şey atıştırma isteği; aslında duygularımızın da yemek yeme davranışımızın üzerinde ne kadar etkili olduğunu görmemiz için bir yol olabilir. Bu yüzden, günlük yaşamımızda deneyimlediğimiz duygular, beslenme biçimimizin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir.

Duygusal yeme, olumsuz duygularla birlikte ortaya çıkan aşırı yeme eğilimi olarak tanımlanır. Özellikle, yalnız hissetme, mutsuz olma, çaresiz hissetme gibi durumlarda duygusal yemenin kendini gösterdiğinden bahsetmek mümkündür. Duygusal yeme sırasında, herhangi bir açlık hissi olmaması ve buna rağmen yeme ataklarının olması göz çarpmaktadır. Bireyin bu davranışı, aslında duygularını yaşamasına engel olur ve azaldığı, baş edebildiğini sandığı olumsuz duyguların ya da deneyimlerin aslında aynı şekilde kaldığını söyleyebiliriz. 

Bu durum, düşen bir çocuğun yarasına tentürdiyot sürmeden gazlı bez sarmaya benzeyebilir; tentürdiyot dışarıdan gelecek her türlü mikropa karşı yarayı korur. Yaranın iyileşmesi için ilk ihtiyacımız olan şey onu korumaktır. İyileşme bu şekilde başlar; çünkü yaramızın ihtiyacı olan ilk şeyin farkındayızdır. Duygularımıza yakından bakmak da böyledir, ihtiyaçlarımızın ne olduğunu bilip, ihtiyacımızı karşılarsak iyileşmeyi başlatabiliriz. Duygularımıza bilinçli bir müdahale yapmadan, onların üstünü kapatırsak iyileşme sürecimiz zorlaşabilir. Baş edebildiğimizi sandığımız zorlanmalarımız aynı haliyle kalmaya devam eder. Olumsuz bir durum yaşadığımızda, asıl isteklerinizin ne olduğuna bakabilmek, asıl ihtiyacınız ne olduğunu keşfedebilmek bu süreçte önemli bir yere sahiptir. 

Sezgisel yeme, bireyin vücudunu dinleyerek, vücudunun açlığını ya da tokluğunu hissederek ve bu sinyallere uyumlanarak beslenmesidir. Sezgisel yeme davranışı, vücut bilgeliğini temel prensip olarak kabul eder. Vücuduna güvenmek, vücudunun söylediğini ya da söylemek istediği şeylere kulak vermeyi içerir. Sezgisel yeme, beslenme, pozitif beden imgesi ve duygusal deneyimleri de içerisine alır. Sezgisel yeme bize üç temel yaklaşımdan bahseder:

  1. Yemek yemeye koşulsuz izin vermek
  2. Duygusal nedenler yerine fiziksel nedenlere dayalı yemek yeme
  3. Fiziksel açlık ve tokluk sinyallerine bağlı olarak yemek yeme

Tüm bunlar doğrultusunda, bedenimize güvenmenin ve vücudumuzun ihtiyaçlarına göre yeme davranışımızı şekillendirmenin faydalı olduğunu; aynı zamanda, olumsuz duyguları deneyimlediğimizde, o anki olumsuz deneyimlerimizin altında yatan asıl ihtiyacı ve sebepleri görebilmek duygularımızı daha derinden hissetmemizi ve duygularımıza yakınlaşmamızı sağlarken, isteklerimizi ve ihtiyaçlarımızı karşılamak adına bir yol gösterici olduğunu söyleyebiliriz. Böylece, ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi yemek yiyerek karşılamak yerine, bu istek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için daha farklı yollar bulabiliriz. 

Kaynakça 

Bruce LJ, Ricciardelli LA. A systematic review of the psychosocial correlates of intuitive eating among adult women. Appetite. 2016; 96: 454- 472. 

Özkan, N., & Bilici, S. (2018). Yeme Davranışında Yeni Yaklaşımlar: Sezgisel Yeme Ve Yeme Farkındalığı. Gazi Sağlık Bilimleri Dergisi, 3(2), 16-24

İnalkaç, S., & Arslantaş, H. (2018). Duygusal Yeme. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi27(1), 70-82.

Psikolog Yasemin Vural