Narsisizm adını Yunan mitolojisindeki suya düşen yansımasına aşık olan ve yansımasını izlemekten kopamadığı için günden güne suyun başında eriyen Narkissos’tan almaktadır.

Narsistik kişilik örüntüsünün patolojik tanımına baktığımızda, bireylerin kendilerinin diğer insanlardan daha önemli ve değerli olduğuna inanma, sürekli başkaları tarafından beğenilme ihtiyacı, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamakta zorluk çekme ve kendi başarılarını çevresindeki tüm kişilerden üstün görme eğilimlerini içerir.

Narsistik kişilik örüntüsü, erken dönemde yaşanan çocukluk deneyimleriyle yakından ilişkilidir. Bebekler dünyaya geldiklerinde ilk olarak güvenli olduklarını bilmek ister. Bebeğin güvenlik ihtiyacını sağlayacak kişiler ilk olarak bakım verenlerdir.

Bebek dünyaya gelmeden önce, bakım veren ile arasında bir bağ oluşur, bu bağın bebek dünyaya geldikten sonraki yansımaları bağlanma kuramının temellerini oluşturur. Bağlanma kuramı, insanların erken dönem yaşantılarında ebeveynleriyle kurduğu ilişkinin onların hem kendiliklerini oluşturduğunu hem de yaşamlarının ileriki dönemlerinde başkalarıyla kurdukları etkileşimin nasıl olacağını vurgulayan bir kuramdır.

Bireylerin bağlanma stilleri, bebeklik dönemlerinde bakım verenleri tarafından ihtiyaçlarının nasıl karşılandığıyla ilgilidir. Bebeğin ihtiyaçlarının karşılanması, ilk kişilik örüntülerinin oluşmasını sağlar. Bakım verenin çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olması, çocuğun mutluluğuna veya üzgünlüğüne cevap verebilmesi, çocuğun güven hissiyatı için çocuğunun arkasında durabilmesi ve çocuğun benliğine uyumlanabilmesi çocuğun erken dönemdeki gelişimi için önemli bir yere sahiptir.

Ebeveynin sağladığı olumlu durumlar, Winnicott’ın üzerinde çokça durduğu “aynalama” kavramının içeriğini oluşturmaktadır. Ebeveyn tarafından aynalamanın yeterli seviyede olması, çocuğun duygu düzenleme becerilerini, benlik duygusunu ve kendi kendini onaylama becerisini geliştirmektedir. Çocuk ve bakım veren arasındaki yaşanan bu süreçte, çocuk hem kendisini öğrenip hem de etrafındakiler tarafından tanınmaya başlar. Tüm bunların sonucunda, çocuğun gelişiminde güvenli bağlanmanın temeli atılmış olur.

Bağlanma örüntülerimize bakım verenin anne olduğu perspektiften değerlendirmek gerekirse, Winnicott anneliğin özünü “kolaylaştırıcı ve kucaklayıcı” olarak tanımlamıştır. Annenin kolaylaştırıcı ve kucaklayıcı olması annenin empati yeteneğine ve annenin çocuğun özerkliğine saygı duymasını içermektedir. Winnicott’a göre, anne ve çocuk arasındaki bağlılık için annenin çocuğun değişen ihtiyaçlarına uyum sağlaması önemlidir.  Bu noktada, annenin bebeği, bebeğin ise anneyi içselleştirmesidir önemli.

Güvensiz bağlanmanın oluşması, bireylerin bebeklik döneminde ihtiyaçlarının karşılanmamasına, ebeveynleri tarafından duygu regülasyonlarının yapılmamasına ve uzun süreli olumsuz deneyimler yaşamasına bağlıdır.

Bununla birlikte, Winnicott (1965)’ın tanımladığı “yeterince iyi olmayan anne” çocuğunun kendilik oluşumuna katkı sağlayamayabilir. Bu durum, kendini yeterince iyi hissetmemesine sebep olurken, diğer insanlar tarafından kabul göremeyeceğini düşünebilir. Bebek annenin bir uzantısı gibi olmaya başlar. Bunun sonucunda, çocuk kendisinin ihtiyaçlarının karşılanmasına değil, annenin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve onun mutlu olmasına odaklanır.

Kohut (1977) ve Kernberg (1975) narsistik kişilik örüntülerinin, erken dönemde karşılanmamış ihtiyaçlarının, bireylerin yetişkinlik döneminde karşılama çabasından, ebeveynlerin eksikliklerinden kaynakladığına inanmaktadırlar.

Bununla birlikte, her birey narsistik örüntüler deneyimleyebilir. Fakat bu Narsistik Kişilik Bozukluğu tanısı almakla aynı şey değildir. Sosyal medya ve bireylerin etkileşime girdiği sosyal ortamlarda çok fazla narsist tanısının kullanılması aslında bireylerin narsistik kişilik bozukluğuna sahip olduğunu göstermez. Her insan, zaman zaman narsist denebilecek davranışlar gösterebilmektedir. Önemli olan, bu davranışlara neden ihtiyaç duyduğumuzu anlamlandırabilmek ve içsel bir farkındalık oluşturmaktır. Bu içsel farkındalığın değişim için bir çabaya dönüşmesi memnun olmadığımız narsistik özelliklerimizin değişmesi için bir başlangıç sağlayabilir.

Emine, I. N. A. (2015). Narsistik kişilik örgütlenmesinin bağlanma kuramı çerçevesinde ele alınması: Vaka örneği. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi2(1), 1-12.

Kernberg, O. F. (1975). Borderline conditions and pathological narcissism. Northvale, NJ: Aronson.

Kohut, H. (1977). The restoration of the self. New York: International Universities Press.

Pistole, M. C. (1995). Adult attachment style and narcissistic vulnerability. Psychoanalytic Psychology12(1).

Winnicott, D. W. ( 1965). The Family and Individual Development. London: Tavistock.

Psikolog Yasemin Vural